-
1 hakkını yemek
v. defraud, infringe -
2 hakkını yemek
to be unfair (to sb), to cheat sb of his rights -
3 hak
hak1 <- kkı> Recht n; Gerechtigkeit f; Teil m, Anteil m; fig Lohn m, Belohnung f; Arbeit f, Mühe f, Einsatz m z.B. einer Mutter; richtig; recht;hak eşitliği Gleichberechtigung f;-e hak kazanmak das Recht erwerben (auf A); Recht bekommen; sich als richtig erweisen;-e hak vermek jemandem Recht geben;b-nin hakkını yemek jemanden übervorteilen; jemandem gegenüber ungerecht sein;hak yemez gerecht, anständig;-e hakkı geçmek jemandem Mühe machen;… hakkı için im Namen (G);Allah hakkı için im Namen Gottes;namusum hakkı için mein Ehrenwort!;hakkı ödenmez unbezahlbar;hakkı olmak Recht haben; das Recht haben (-e auf A); etwas zu bekommen haben;hakkı var er hat Recht; er hat ein Recht dazu;-in hakkından gelmek meistern (A); mit jemandem abrechnen, sich (D) jemanden vornehmen;hakkını aramak sein Recht verlangen;-in hakkını vermek ordentlich machen (A); jemanden gerecht behandeln;-in hakkını yemek jemanden benachteiligen;emek hakkı Vergütung f;emeklilik hakkı Recht n auf Ruhegeld;oturma hakkı Aufenthaltsberechtigung f; Wohnrecht n;tatil hakkı Recht n auf Urlaub;insan hakları Menschenrechte n/pl;yurttaş hakları (die) bürgerliche(n) Rechte n/pl;medenî haklardan istifade ehliyeti JUR Rechtsfähigkeit f;ne hakla? mit welchem Recht?hak2 <- kki> Gravur f; Gravierkunst f; Ziselieren n -
4 hak
пра́во (с)* * *I 1. удв. -kkı1) пра́воçalışma hakkı — пра́во на труд
hak eşitliği — равнопра́вие
oy [verme] hakkı — пра́во го́лоса
temel haklar — основны́е права́
2) справедли́вость, правота́hakkını aramak — а) тре́бовать справедли́вости; тре́бовать своё (напр. деньги и т. п.)
hak [hakkını] vermek — возда́ть кому-л. по справедли́вости; призна́ть чью-л. правоту́
bana hak verdiniz mi? — как вы счита́ете, я прав?
hak yerini bulur,hak yerde kalmaz — справедли́вость всегда́ восторжеству́ет, пра́вду в зе́млю не заро́ешь
3) причита́ющееся; до́ляonda hakkım var — он мой должни́к, с него́ причита́ется
onda yüz lira hakkım var — он до́лжен мне сто лир
hak [hakkını] yemek — не отдава́ть полага́ющегося, не дава́ть кому-л. его́ до́ли
babasından kaldı hakkıdır — ему́ оста́лось от отца́, э́то его́
4) затра́ченный / вло́женный трудöğretmen hakkı ödenmez — труд учи́теля не возмести́м
2. удв. -kkıüzerimize hakkı geçti — он вложи́л в нас мно́го своего́ труда́
пра́вильный, ве́рный; справедли́выйhak yol — пра́вильный путь
hak yoldan ayrılmak — сверну́ть с пра́вильного пути́
••- hakkını helâl etmek
- hakkı için
- hak kazanmak II удв. -kkı1) резьба́, гравиро́вка2) соска́бливание чего-л. напи́санного
См. также в других словарях:
hakkını yemek — (birinin) birinin hakkı olan şeyi vermemek Hem benden haber bekleyen okuyucularımın hakkını yiyor, öteki genç okuyucularımın kalbini kırıyorum. O. V. Kanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
hak yemek — başkalarının hakkını vermemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hak — 1. is., kki, esk., Ar. ḥakk 1) Maden, ağaç, taş üzerine elle yazı veya şekil oyma Mühür hakki. 2) Kâğıttaki yazıyı kazıma Resmî kâğıtlarda hak ve silinti yasaktır. Birleşik Sözler hakketmek 2. is., kkı, Ar. ḥaḳḳ 1) Adalet Haktan ayrılmamalı. 2)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalp (veya kalbini) kırmak — gönül kırmak Okuyucularımın hakkını yiyor hem de öteki genç okuyucularımın kalbini kırıyorum. O. V. Kanık Hak yemek, kanuna aykırı bir şey yapmak, kalp kırmak korkusuyla bir türlü iş göremezdi. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük